GÜVERCİNLER
KUŞLARIN BAKIMI
BAKIM GEREKLİLİKLERİ
HASTALIKLARI
KÜMES BAKIMI VE SİZ
IRKLAR
IRKLARIN ÖZELLİKLERİ
MALZEME İHTİYAÇLARI
KUŞLAR HAKKINDA
ÇEŞİTLİ YAZILAR
TARİHÇE
İLETİŞİM VE İRTİBAT
KUŞLAR HAKKINDA
KISA KISA
     

Güvercinin kemiklerinin ağırlığı, tüylerinden daha hafiftir..

 

Kuluçkaya yatmış olan bir kuşun, belirli aralıklarla yumurtalarını çevirmesinin nedeni nedir?

Kuşlarda kuluçkaya yatma, vücut ısısı yardımıyla yumurta içindeki embriyo gelişiminin tamamlanmasına yardımcı olur. Karnın alt kısmında, kuluçka bölgesi adı verilen ve kuluçka zamanında tüyleri dökülen bölgedeki kılcal damarlardan yumurtaya geçirilen ısı, embriyonun gelişim sürecini tamamlamasında önemli rol oynar. Çoğu kuş türünde, kuluçka esnasında yumurtaların çevrilmesi davranışı görülür. Bunu, vücuttan yumurtaya geçen ısının ve yumurta içeriğindeki besin maddesinin (yolk), yumurta içerisinde homojen (eşit) bir şekilde dağılmasını sağlamak amacıyla yaparlar. Ayrıca embriyonun gelişim sürecinde, doku farklılaşması için gerekli olan hücre göçlerinde yerçekiminin etkisi vardır. Yumurtanın çevrilmesi sayesinde, yerçekimi etkisi de düzgü;n bir şekilde dağıtılarak, hücre göçünün seyrine de yardımcı olunur.

Deniz Candaş

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Göçmen kuşlar neden " V " şeklinde giderler?

Bazı kuşlar, göç sırasında binlerce km uçarlar. Bu kadar uzağa gidebilmek için, kuşların enerjilerini olabildiğince etkin biçimde kullanmaları gerekir. Bazı göçmen kuş sürüleri uçarken V şeklini alırlar. Bu sayede, arkadaki kuşlar daha az hava sürtünmeyle karşılaşırlar ve %70'e varan oranda enerji tasarrufu sağlamış olurlar. Doğal olarak, en başta uçan kuş en fazla enerjiyi harcar. Buna bir çözüm olarak, sürüdeki kuşlar sürekli yer değiştirirler. Yani, önde uçan kuş yorulduğunda arkaya geçer.

Alp Akoğlu

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Güvercinler Niye Takla Atar?

Güvercinlerde iki farklı nedenle görülen, iki farklı tip takla var. Bunlardan ilki, havada uçarken hafifçe yan dönme şeklinde görülen ve aslında güvercinlerle beslenen gökdoğan gibi yırtıcı kuş türlerine karşı kazanılmış olan bir savunma uyumu. Bu, doğal olarak artık genlerine yerleşmiş ve bir yaşam biçimi haline gelmiş bir özellik. Taklacı güvercin olarak bilinen ırklarda görülen takla davranışı da, bu şekilde bir uyum olarak kazanılmış ve ırk özelliği haline gelmiş. Diğeriyse, vitamin eksikliği ya da bir virüs nedeniyle ortaya çıkabilen, beyine giden sinir hücrelerinin üzerini kaplayan myelin kılıfın erimesine neden olan ve havalanırken ya da uçarken denge kaybı nedenli takla atma, yürürken daireler çizme, başın arkaya doğru yatması (stargazing: yıldız sayma) gibi belirtilerle kendini gösteren hastalık. Bu takla zaten diğerinden belirgin olarak ayrılıyor ve sıklıkla hayvanların kontrollü bir şekilde beslenmesiyle iyileştirilebiliyor.

Deniz Candaş

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

İnsan, kedi, köpek, fare, balık, tavuk, kuş vs. canlıların kaç kHz aralıklarındaki sesleri duyabilirler?

Canlıların hepsinde işitme duyusu mevcut değil. Bunun için, ses dalgalarının dış ortamdan alınmasına yardımcı olacak bir kulak deliğine, orta ve iç kulak bölgelerine, burada çeşitli yapılara ve beyinde de işitme duyusu için özelleşmiş bir bölgeye ihtiyaç duyuluyor. Belli hayvanlar, yaşam veya beslenme şekillerine bağlı olarak, diğer türlerden çok daha gelişmiş bir işitme duyusuna sahip. Birbirleriyle sesler yoluyla anlaşan canlılarda işitme aralığı çok daha geniş. Örneğin ötücü kuşların seslere karşı duyarlılığı, ötücü olmayan kuşlara göre çok daha yüksek. Buna bir diğer örnek ise balıklar. Balıklarda algılanabilir ses frekans aralığı, genel olarak 200-800 Hertz arasında değişiyor. Ancak bazı türlerde, 25-180 bin Hz aralığındaki oldukça yüksek frekansı sesleri (ultrasound) ile iletişim sağlanabiliyor. Gece avlanan canlılarda da işitme duyusu oldukça gelişmiş durumda. Çünkü bu canlılar, karanlıkta görme duyularını kullanamıyor olmalarını, başka bir şekilde telafi etmek durumundalar.

Çeşitli canlılarda “genel” olarak tanımlanan algılanabilir ses aralıkları, gruplara göre değişiklik göstermekle birlikte, şu şekilde:
İnsan: 20 Hz – 20 kHz
Kedi: 100 Hz – 60 kHz
Fare: 1 – 100 kHz
Köpek: 50 kHz’e kadar
Fil: 1 Hz – 20 kHz
Yılanlar: Dış kulakları olmadığı için ses dalgalarını alamazlar.
Kuş: 100-29.000 Hz
Balık: 200-800 Hz
Çekirge: 50 kHz’e kadar

Deniz Candaş

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Kuşlar uyurken niye ayaklarını yukarı çekerler?

Bazı kuşların uyurken bir bacaklarını gövdelerine doğru çekmelerinin nedeni bu hareketin kuşun vücudundan ısı kaybını önlemesi olarak açıklayabiliriz. Kuşların bacakları üzerinde tüyler bulunmadığı için bu açık bölgelerden ısı kaybı oldukça yüksek olabiliyor. Zaten dikkat edilirse kuşların uyuma sırasında vücut yüzeylerini olabildiğince küçültecek bir şekil aldıklarını, örneğin bacaklarını gövdeye doğru çekmenin yanı sıra başlarını da iyice gövdelerine gömdüklerini gözlemleyebiliriz.

Deniz Candaş

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Güvercinler havada nasıl yön bulur?

Posta güvercinleri yön bulma konusunda olağanüstü yetenekleriyle biliniyor. Ancak yeni bir araştırma, güvercinlerin de yön belirlerken bazen insanlar gibi yolları izlediklerini ortaya koyuyor.
Oxford üniversitesi'nden Tim Guilford ve Dora Biro, üç yıl süreyle Oxford'daki güvercinleri izledi. İsviçreli ve İtalyan meslektaşlarının geliştirdikleri çok küçük GPS sistemlerini güvercinler üzerine yerleştirdiler. Guilford, 'kuşların en az enerji harcayacakları royayı kullanacaklarını tahmin ediyorduk' diyor. 'Ve bunu yaparken hangi coğrafi oluşumları referans olarak alacaklarını merak ediyorduk.'
Çalışmanın sonucu şaşırtıcıydı. Güvercinler, eve 10 km. kala güneşin gökyüzündeki konumu veya dünyanın manyetik alanı gibi yöntemlerden daha az yararlanıyorlardı.
Bunun yerine karayolu, demiryolu, nehir gibi yeryüzündeki belirgin ve düz işaretleri izleyerek -hatta bazı durumlarda yolu uzatarak- hedefe ulaşıyorlardı. Guilford, 'çok komikti' diyor. 'Gözlemlediğimiz bir güvercin karayolunu takip ederek bir göbeğe geldi ve anayollardan birine saptı. Daha sonra ikinci bir göbekten tekrar döndü. Diğer güvercinler ise Thames Nehri'ni takip etti ve ancak köprüye ulaştıklarında dönüş yaptılar.'
Guilford, düz ve ezberlenen bir rotaya sadık kalarak hedefe varmanın daha güvenilir ve kolay olabileceğini söylüyor. 'Yön bulmaya çalışırken aynı şeyleri yaptığımı düşündüğümde çok güldüm.'

Whitney Dangerfield
National Geographic Türkiye - Eylül 2004

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Yavru kuşlarda beslenme

Kuşlarda kursağın içi kuluçka periyodunun erken devrelerinde prolaktin hormonu salgısı tarafından hızla değişime uğrar. Kursakta kursak sütü adı verilen protein ve yağca zengin bir beyaz sıvı salgılanır. Bu sıvı yavruların yumurtadan çıktıkları ilk günlerde beslenmesini sağlar. Doğada yavru olarak bulunan kuşların ilk günlerde insan eli altında beslenip yaşatılması çok zordur. Annenin ilk günlerde mutlaka ağız sütünü vermesi gerekir. Eğer yavru 4 - 5 günlükse yaşama şansı nispeten fazladır. Ama gelişme hızı doğadaki yavru kuşlara göre nispeten düşüktür. Yavru kuşların sindirim sistemleri henüz tam anlamıyla gelişmediği için ilk zamanlarda sıvı gıdalara daha sonraki aşamalarda ise yavaş yavaş katı gıdalara geçilmesinde fayda vardır.Bu geçiş kademeli olması gerekir aksi taktirde yavru da sindirim bozuklukları görülür. Besleme aşaması kursağın şişkinliğine göre ayarlanır. En güzel yemleme az ve sık yemleme biçimidir.
Gerekli malzemeler: Bir enjektör, Ilık su (soğuk su verilmemeli), Yumurta sarısı (Esansiyel amino asit içeriği bakımından zengin) , Milupa bebek maması.
Kuşlara mamayı hergün taze formda sunmalısınız. Mamalar çok çabuk hava şartlarında bozulabilir.

Uludağ Üniv. Ziraat Fak.
Yemler ve Hayvan Bes. Anabilim Dalı
Araş. Görev. Taşkın DEĞİRMENCİOĞLU

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Su geçirmezlik ve kuşlar

Papağanlar ve balıkçıl kuşları kanatlarını temizlemek için bir çeşit "toz" üretirler. Bu toz tüylerinin yıpranmış uçlarından gelir. Bazı türlerde, güvercinler ve papağanlarda olduğu gibi kuşun tüyleri arasına dağılmıştır. Diğerlerinde özellikle balıkçıl kuşlarında bu tozlar küçük öbekler halinde toplanmıştır. Tozun ne işe yaradığı henüz tam olarak anlaşılamamıştır, fakat kanatların su geçirmezliğine yardımcı olduğu tahmin edilmektedir. Beyaz balıkçıllar, pelikanlar ve diğer su kuşları kendilerini kuyruklarının alt kısmındaki derilerinde yer alan bir bezden salgılanan yağ ile yağlarlar. Yıkama, topraklama ve tozlamayla tüyler tekrar uçuşa uygun pozisyon için hazırlanır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.53

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

İnsanın ve güvercinlerin görüş açısı kaç derecedir?

İnsanların görüş alanı, toplam 180°. Ancak, binokular görüş denilen iki gözün görüş alanlarının çakışmasıyla ortaya çıkan alan 120°. Köpeklerde ve kedilerde toplam görüş alanı 150°, binokular görüş alanı 85°. Gözleri, başın iki yanında bulunan hayvanlarda toplam görüş alanı artmasına karşın binokular görüş alanı azalıyor. Atlarda toplam görüş alanı 350°, binokular görüş alanı 65°, güvercinlerde toplamda görüş alanı 300°-340°, binokular görüş alanı 20° - 30°. Belki de en şaşırtıcı olan, kafasını 200° çevirebilen baykuşların binokular görüş alanının az, 70° olması. Baykuşların toplamda görüş alanı 110°’dir.

Tuğba Can

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Göç Rekorları

Uzun mesafede göç etme konusunda rekor her yıl 25,000 km. uçarak Kuzey kutbu ile Güney kutbu arasında mekik dokuyan Kutup Sumrusuna ait. Yine kutup çevresinde üreyen birçok kıyıkuşunun uzak G.Amerika kıyılarına yolculuğu 13,000 km. yi bulur. ABD nin kuzeydoğu kıyısındaki Morina Burnu üzerinden bazen tek gecede 12 milyon kuşun denize doğru göç yolculuklarına başladıkları biliniyor.
Dalgalar halinde önce okyonusun içlerine güneydoğu yönünde uçan kuşlar, Bermuda adasını geçtikten sonra arkalarına güçlü rüzgarları alarak bu sefer güneydoğuya, Güney Amerika kıyılarına yönelirler. 80-90 saat süren bu epik yolculuğun sonunda hedefe ulaşan bireyler tüm yağ depolarını tüketmiş, proteinlerinin çoğunu metabolize etmiş, vücutlarındaki suyu son damlasına kadar kullanmış, deyim yerindeyse 'bir deri bir kemik' kalmışlardır. Bu bir insanın 80 saat boyunca Süreyya Ayhan'ın 1500 m. süratiyle koşmasına denk geliyor. Eğer kuşlar iç yağ yerine benzin yaksaydı, 1 litre benzinle 250,000 km. yol yapabilirlerdi. Bir başka hesapla arabanız bu kuşlar kadar verimli çalışsaydılar bir bardak benzinle (150 ml.) dünyanın çevresini dolanabilirdiniz!

C.Can Bilgin

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Mucizelerin ta kendisi: Kuşlar..

Okyanusun ortasında yapayalnız, yön bulmaya çalışıyorsun, yıldızlara bak, kuzey yıldızını bul en çok parlayanı olacaktı, hangisi, tanrım.... okyanusta yıldızların hepsi birden ne çok parlıyor, afrika ne yönde acaba?? Göç, kuşlara özgü mucizelerden yalnızca biri, kuşların dünyası mucizelerle doludur, onlar binlerce kilometreyi ellerinde pusula olmadan , bu konuda herhangi bir eğitim almadan aşar ve dünyanın ücra köşesinde bir yıl önce bıraktıkları bir yuvayı elleriyle koymuş gibi bulurlar. Yerleşik insan yaşamı ile karşılaştırıldığında kuşlarınki kompleks bir yaşam biçimidir. Plastik bir okul cetveli büyüklüğündeki Kuzey Sumrusu (Sterna paradisaea) göç sırasında o küçücük gövdesine sığdırdığı enerji ile 36.000 km yol kateder. Leylek ve benzeri büyük kuşlar ise uzun mesafeleri aşmak için termallerden (ılık hava akımları) yararlanırlar, termaller sadece karalar üzerinde oluştuğundan leylekler denizüstü geçişleri az olan yolları seçerler. Bu yüzden göç eden binlerce Leyleğin (Ciconia ciconia) İstanbul Boğazı üzerinden geçtiğini görebilirsiniz, böyle muhteşem bir göçe şahit olmak, “leyleği havada gördü” deyişini anlamsız kılabilir. Deniz üzerinde güçlü termaller bulunmadığından albatroslar gibi süzülen kuşlar dalgaların ve havanın yarattığı rüzgarları kullanarak ilerlerler, 9 kg lık bir albatros vücut ağırlığının sadece %1 ini kullanarak ve kanat çırpmaksızın bu şekilde 100 km süzülebilir.

Serhan Oksay

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Telek dibi patlaması - Kanat patlatma

Kanat patlatma tabiri kanımca kanat eklem yerindeki açılmalar için kullanılmalıdır. Taklacı güvercinlerde sert oyun yapan kuşlarda kanatların hızlı vurulması bu tür açılmalara neden olmaktadır. Bu anlamda kanat patlatan güvercinler yaraları kapanana kadar bir süre uüurulmamamalıdır. Ancak tekrar uçurulduğunda gene kanat patlatabilir. Sert oyun özelliği kuşun genetik yapısına özgüdür bu nedenle aynı kuşun yavrularında da benzer özellikler görülme ihtimali bulunmaktadır. Ne yazık ki günümüzde bu tür sert oyunlu taklacılar kostümün ön plana çıkartılması sonucu gittikçe azalmaktadır.

İçi kan dolu teleklerin patlaması durumunun ise telek dibi patlaması olarak adlandırılmasının daha uygun olacağı görüşündeyim. Telek dibi patlaması, genetik bir durum değildir. Daha çok iki nedenle olabilmektedir. Birincisi Atsinekleri, ikincisi ise mantar hastalıklarıdır. At sinekleri içi yeni kan dolan telekleri delerek buradaki kanı içmektedirler. Bu durumda bu telek çürüyerek düşmektedir. Aynı olaya neden olan diğer bir etken ise Aspergillosis ve Cadidiasis adı verilen mantar hastalıklarıdır. Bu hastalıkların tüy ve deride gözlenen formları benzer bir etki yaratarak yeni çıkan teleklerin patlayarak çürümelerine neden olurlar.

Yavuz İşçen

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Bir Mucize Nuh Tufanı :

Eski Ahit’te yer alan efsanelerden biri, Hazreti Nuh ve tufandan bahseder. Yarattığı ademoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Ve Hazreti Nuh’a bir gemi yapmasını, bu gemiye her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz olmayan hayvandan erkek ve dişi ikişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söyler. Ardından büyük tufan başlar, Hazreti Nuh ve gemisindeki canlılar hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinir. Tufan durulduğu zaman Hazreti Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercin salar. Sular çekilmediği için güvercin gemiye döner. Hz. Nuh, yedi gün sonra güvercini tekrar salar. Güvercin bu sefer, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla gelir. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında zeytin yaprağı tutan "güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın simgesi olur." Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün.

Yahudilikte geçen bu hikayenin kahramanı güvercin, İslam dininde, Nuh Peygamber'e tufanın sona erdiğini bildiren zeytin dalını getiren güvercin olarak yer alır. Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edilen İsa'nın omzuna Tanrı bir güvercin olarak konar. Hz.Muhammet'i saklandığı mağaranın önünde yuva yaparak, Kureyşliler'e yakalanmaktan kurtaran da güvercindir; Kısacası dinler tarihinin tümünde ve Anadolu coğrafyasında güvercin en önemli figürlerden biridir.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Tanrı bir gün peygamberin birine bir sandık hediye eder ve derki ;
- Bu sandığı sana emanet ediyorum ama sakın ola ki içini açıp bakmayasın...
Tamam der peygamber.. Aradan zaman geçer ve peygamberi bir merak sarar acaba sandıkta ne vardır? İçi içini kemirmektedir. Sonunda dayanamaz vesandığı azıcık aralayıp içine göz atar ama sandığı aralar aralamaz içinden bir sarı güvercin ve bir mavi güvercin uçuverir.Peygamber son hamleyle sandığı kapatır ve içinde tek bir beyaz güvercin kalır...

Ve Tanrı yanına gelir, peygamber işlediği günahın farkındadır, mahçuptur.Tanrı şöyle seslenir; Kaçırdığın o sarı güvercin insanoğlu için sonsuza dek yaşamdı yani ölümsüzlüktü. Kaçırdığın o mavi güvercin sonsuza dek mutluluk yani -BARIŞ- tı. Peki der Peygamber içinde kalan beyaz olanı nedir? Tanrı cevap verir..
- O da sonsuza dek -UMUT- tur.

Umutlarınızın uçup gitmemesi dileğiyle...."

 

 

550 Cinsi olan bir kuş: Güvercin

Güvercin hiç şüphe yok ki dilimizde bulunan üveymek kelimesinden gelir. Üveymek kumru güvercin gibi demkeş kuşların derinden ses çıkarmalarıdır. Zaten dilimizde yine bu aileden “üveyen” bir kuş manasına “üveyik” vardır. Güvercin de üveyici daha doğrucu “üvercin” bir kuştur. Nasıl ki “bıldırcın”a ve “bayırcın”a farik vasıflarına göre isimler verilmiştir.

Güvercin ailesinin ekseriya büyüklerine “güvercin” ve küçüklerine de “kumru” derler. Pek eskiden beri güvercin şarkta mukaddes bir hayvan olarak tanınmıştır. Tevrattaki tufan hikayesinde Nuh gemisinin güvercini Sümerlerin çivi yazılı tabletlerinde aynen mevcuttur. Şöhreti yüzünden adı masallara karışmış olan Babilliler kraliçesi Semiramis güya güvercin yumurtasından vücut bulmuş imiş. Ege medeniyetlerinde de güvercin Afrodit’in kuşu yani zürriyetin timsalidir. İsrail oğullarınca da güvercinin yüksek bir mevkii vardır. Çünkü kuzu kurban edemeyen fakirlerin kumru veya güvercin ikame edebilecekleri yazılıdır. İslamlarda da güvercin mübarek bir kuştur. Camilerin, türbe ve tekkelerin damlarını bu hayvan süsler.

Bugün güvercin takımına mensup takriben 550 yaşayan nevi vardır. Bu hayvanlar arzın hemen her tarafına yayılmışlardır. Asya, Avrupa, Afrika ve Amerika kıtalarında bulundukları gibi Antillerde ve cenup okyanusu adalarında da bulunurlar. Şarki yarımkürede neviler yeni dünyadan (garbi yarımküreden) daha çoktur.

Bu kuşların adetleri pek muhteliftir. Bazıları yuvalarını öteden beriden topladıkları çalıçırpı ile kaba bir tarzda ağaçlar üzerine kurarlar, bazıları zemin üzerine yaparlar. Bazıları münferit bir çift halinde yaşarlar, bazıları da koloni halinde dolaşırlar. Maamafi bütün güvercinlere şamil bariz bir vasıf vardır. O da su içerken başlarını kaldırmazlar, suyu bir çekişte içerler. Hayatları müddetince erkek ve dişi birbirinden ayrılmaz bir çifttir. Zaten güvercin zevci sadakatin timsalidir. Kuluçka zamanlarında erkek ve dişi yumurtalarını daima sıcak tutmak için yuvada nöbetle kalırlar. Her ikisinin de yavrularına pek büyük ihtimamı vardır. Güvercinlerin tarihtenevel (tunç devrinde) Ortaasya milletleri tarafından ehlileştirildiklerine dair vesikalar mevcuttur. Bugün ehli güvercinler cihanın her tarafına yayılmıştır. Milattan 35 – 30 asır evel Mesopotamya ve Mısır’da yemek için güvercin teksir ediliyordu.

YABANİ GÜVERCİNLER

Pek büyük farklar husule getirmesine rağmen bütün ehli güvercinlerin müşterek ceddi olmak üzere tahtalı güvercini (columba livia) denilen yabani güvercin gösterilebilir. Bu keyfiyet büyük tabiiyeci Darwin’ce malum idi. Zaten bu alim “tabii ıstıfa” nazariyesini ispat edebilmek için tecrübelerinin en mütebeddil ve “plastik” mevzuunu güvercin nevinde buldu. Nebatlarda gül ve hayvanlarda güvercin çok tenevvuu olan mevcutlardır. Darwin renkleri ne olursa olsun muhtelif tenevvular arasında birbiri ardınca üç tesalüp (çifleştirme) vücuda getirerek üçüncü nesilde elde edilen renk numunesinin yabani güvercinin rengine pek benzemediğini görmüştür.

Takriben 34 santimetre boyunda olan tahtalı güvercininin tüyleri kurşuni, boynunun yanları madeni parlaklığı havi yeşil renktedir. Kanatlarının üzerinde kara bir şerit vardır. Kuyruksokumu beyazdır. Hemen bütün Avrupa, Asya ve şimali Afrika’ya yayılmış bulunan bu hayvan taş kovukları, eski duvar delikleri içine yuva yapar. Üveyk denilen yabani diğer küçük bir nevi ormanlarda yaşar. Bizim erkeğine Kuskuğuk adı verdiğimiz beyaz gerdanlı büyük nevi de yine ormanlarda yaşar. Leylekler ve kırlangıçlar gibi yarı ehli halde meskenlerimiz civarında yaşayan güvercinler (cami güvercinleri) tahtalı güvercini ile üveyk arasında orta bir nevidir.

Yabani halde yaşayan güvercin familyasına mensup bir de kumrular vardır. Bu zarif ve naif hayvanların Avrupa’da ve bizde bir tek nevi mevcuttur. Yusufcuk dediğimiz bu nevi 30 santim boyunda sırtı kumrala çalar külrenginde, gözleri ve ayakları kırmızı, kuyruk kalemleri (tüyleri) siyahtır. Kumrular ilkbahar ve yazı ormanlarımızda ve meskenlerimiz civarında geçirirler, kışın hicret ederler. Çiftleşme zamanında (nisandan ağustosa kadar) erkeklerin üveymeleri pek gariptir.

GÜVERCİN NEVİLERİ

Bugün 150 ırkı mevcut olan ehli güvercinlerin başlıca grupları şunlardır.

1) Kır Güvercinleri : Yabani tahtalı güvercine en yakın olanlardır. Bu ırk bilhassa tüylerinin ve kalemlerinin renkleriyle, alın, baş ve ayaklarının hususiyetleriyle bir çok tenevvulara ayrılır. Eti ve bilhassa palazları için yetiştirilen İsviçre’nin beyaz “mondaine” güvercini, başı kukuletalı bir papazı andıran cicibaş güvercin, deniz kırlangıcına benzeyen paçalı kırlangıç güvercin gibi.

2) Demkeş güvercinler : Bu hayvanlar meri ve kursaklarını şişirerek tıpkı bir trampetanın seri bir suretle yekdiğerini takip eden çıkardığı ses gibi hususi ve garip bir ses çıkarırlar. Buhara demkeş güvercini gibi.

3) Akman güvercinler : Küçük gagalı ve ekseriya paçalı olan bu güvercinler havada mükerreren taklalar atarlar. Bu esnada hayvanın gelip yere çarptığı vakidir. Hayvan bu cambazlığı isteyerek yapmaz. Şüphesiz bu hal cümlei asabiyedeki bir buhrandan ileri gelir. Bu hastalığın nesle sirayet ettiği zannedilmektedir. Darwin iki yaşından evvel bu nevi güvercinlerin taklak attıklarını hem de uçtuklarını, fakat iki yaşından sonra uçmayı bıraktıklarını ve zemine kadar taklak atarak indiklerini söylemektedir.

4) Perüklü güvercinler : Bunlarda yandan bakılınca başı örtecek kadar sık bir “perük” vardır. Kürküne bürünmüş bir kadın başını andırır şekilleri de görülmüştür.

5) Martı güvercinler : Küçük gagalı zarif martı kuşlarına benzerler. (Anadolu martı güvercini, Belçika martı güvercinleri gibi.)

6) Tavus güvercinler : Küçük gagalı, kuyrukları yelpaze gibi açıktır. Kuyruklarını teşkil eden kalemler 24-36 santim uzunlukta 36 tanedir. Tahtalı güvercininde ise 12 kalem mevcuttur.

7) Dev güvercinler : Kır güvercinlerine pek benzerler. Fakat bunlardan büyüktürler. ( 50-55 santim) Roma güvercini gibi.

8) Kursaklı güvercinler : Bunların hususiyeti kursağına hava doldurarak son derece şişirmeleridir. Bilhassa çiftleşme zamanlarında pek şişirirler, bazen hayvan muvazenesini kaybederek sırt üstü düşer.

9) Tavuk güvercinler : Şekil ve tavır itibarı ile tavuğa benzerler. Kuyrukları diktir. Malta tavuğu güvercini gibi.

10) Siilli güvercinler : Bu güvercinlerin gagaları ve gözleri etrafında ibik gibi pürtüklü ve pamuk gibi yumuşak deri teşekkülatile (lahmi zait) mütemayizdir. En münteşirleri İngilizlerin vakti ile posta güvercini olarak kullandıkları “carrier” ile Bağdat güvercini, ejderha güvercini ve küçük gagalı leh güvercini gibi.

Carrier güvercinleri - Vaktiyle postacılıkta kullanılıyordu, fakat gagaları etrafındaki bu lahmi zait hayvan yorulduğu vakit pek şişer, gözlerini kapatır, vazifesini layık ile yapmasına mani olur. Bugün terkedilmiştir.

Posta güvercinleri – Süratle uzun mesafeler kat edebilmek, cihetini tayin edebilmek, bilhassa yurt hissine malik olabilmek gibi hasletleri yüzünden posta güvercinleri ehli güvercinler arasında pek mühim vazifeler görürler. Bu nevi güvercinler asırlarca Belçika’nın Anvers martı güvercinleriyle ve kır güvercinleriyle tesalüp neticesinde bu hassalar tebarüz ettirilmiş ve bugün bir posta güvercini ırkı vücude getirilmiştir. Bu kuşların insandan daha mükemmel olarak gerek sisli, yağmurlu ve karlı havalarda, gerek fırtınalı ve şimşekli zamanlarda cihetlerini harikulade bir suretle tayin edebilmek kabiliyetleri vardır. Süratleri alelade zamanlarda 60 kilometro, müsait zamanlarda 100 120 hatta 130 kilometrodur. Havanın müsaade etmediği zemin sathından 100 –150 metro yüksekten uçarlar. 300-400 kilometro mesafeler arasında vazifelerini normal olarak yaparlar. Hatta Madrit’ten bırakılıp Liege’de yerlerini bulmuş binaenaleyh 1600 kilometro mesafe katetmiş olan güvercinler vardır. Mesafe uzadıkça vazife layıkile yapılamıyor. Güvercinlere mektup taşıtmak usulü pek eskidir. Çinlilerde eski Mısırlılarda bu usul pek eskiden mevcuttu. Sezar zamanında Romalılar kullanmış, orta zamanda haçlılar ile bizden Orta Avrupa’ya geçmiştir. Posta güvercinleri güvercinliklerde (güvercin arabaları) bakılır ve orada talim ve terbiye edilir. Bu husus için bilhassa yavru güvercinler intihap olunur. Bir yaşına kadar 12-100 kilometro, iki yaşında 200-500 kilometro mesafelere alıştırılır. Talim ve terbiye ağustos ayında yapılır.

Cihan harbi esnasında telefon ve telsiz ile muhaberenin mümkün olmadığı yerlerde ve hallerde bu “tüylü” muhabere vasıtaları cihanın hayret ve taktirini kazandı. Bugün bütün ordularda posta güvercini kullanılmaktadır.

Ticari bir sanat olmak üzere güvercin yetiştirmek Avrupa ve Amerika’da pek ilerlemiş bir haldedir. Dört haftalık körpe yavru güvercinler bütün pazarlarda yüksek fiyatla satılır. Güvercinlerin tabiatları sürü ile bir arada yaşamaktır. Ehli güvercinler yabani güvercinlerden ziyade toplu ve büyük sürülerle yaşamak isterler.

GÜVERCİN YETİŞTİRMEK İSTEYENLER

Bu şirin hayvanları yetiştirmek istediğimiz vakit iki noktayı hatırlamamız icap eder.

1) Bu hayvanların bir defa tuza ihtiyaçları vardır.
2) Katiyen vücutlarının tozlanmasına razı olmazlar, maamafih çok banyo yapmak isterler. Bu iki nokta haricinde güvercine bakmak diğer kuşlu hayvanlara bakmak gibidir.

Güvercinler iyi uçan fakat fena yürüyen kuşlardandır. Dişileri umumiyetle iki fakat ender olarak bir veya üç yumurta yumurtlar. Yavruları yumurtadan çıkınca himayeye muhtaçtır. Çünkü hemen tamamen çıplaktır. İlk gıdaları kursaklarının cidarlarından sızan süt manzarasında bir maddedir. Dişi ve erkek bu maddeyi yavrularının gagasının içine akıtırlar.

Bugün mevcut 650 ehli güvercin tenevvunun takriben yarısını şark güvercinleri teşkil eder. Bu güvercinlerin tüylerinin renkleri Amerikan ve Avrupa güvercinlerinin renklerinden daha zengindir. Gariptir ki maymunların bulundukları yerlerde yabani güvercinlere tesadüf edilemiyor. Bu muzır mahluklar yumurta çalmakta o kadar maharet gösteriyorlar ki zavallı kuşlar kuluçkaya yatmıyor ve yavru çıkaramıyorlar.

YAZAN: İbrahim Hakkı
İstanbul / 1933

YAYINA HAZIRLAYAN: Yavuz İşçen
E.POSTA : boletus@mynet.com

FOTOĞRAF ALTI YAZILARI: Yazıda bir çizim ve iki fotoğraf bulunmaktadır. Fotoğrafların altlarında yer alan yazılar aşağıda verilmiştir.

1. Fotoğraf : Malta veya tavuk güvercini denilen bu güvercin çok kibirli ve gösterişli bir kuştur. Bunlar güvercin sergilerinde garip tavırları ile nazarı dikkati pek celbederler.

2. Fotoğraf:

1) Mondaine denilen beyaz İsviçre güvercini, bilhassa güvercin palazı elde etmek için yetiştirilir.
2) Kırmızı ve şişkin göğüslü İngiliz güvercini. Kursağını o derece hava ile doldurur ki hayvan bazen muvazenesini kaybederek sırtüstü düşer.
3) Beyaz kral adı ile anılan güvercin iyi palaz yetiştirmeye yarar.
4) Siyah kürklü akman güvercin, taklak atmamakla birlikte bu aileye mensuptur.
5) Kızıl carneau güvercini palaz için beslenir.
6) Macar güvercini zarif renkleri için ihtimam edilir.
7) Homer yarış güvercini. Gerek sulh gerek harp zamanında istikşaflar için pek mühimdir.
Roma dev güvercini

 

Bugün 6 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol